Bir gece, bir sabah, bir an; ansızın. Sabah uyanıyorsunuz ve hiçbir şey hatırlamıyorsunuz. Ne düşündüğünüzü, ne düşüneceğinizi, ne olduğunuzu, ne olacağınızı ve en son ne zaman, nerede ve ne şekilde uyuya kaldığınızı. Yanında duran adam tanıdığın mıydı; hayır, evet? Bilmiyorsun. Sana adınla hitap eden kişiler kimlerdi? Biliyor muydun. Sana gülümseyerek bakıp, adınla hitap eden o kadın kim? Nasılsın diyerek yanına gelen adam kim? Dün, en son on altıncı yaş doğum gününü kutlamıştın. Ama şu an sana on dokuz yaşını bitirmene günler kaldığını söylüyorlar. Geçmişinin hepsinin gitmediğini nasıl ayırt edebilirsin, ya da ne kadarının gittiğini nasıl hesap edebilirsin? Ben kendime sordum: Annem burada mı? Hayır, dedi içimdeki bir fısıltı. Annen iki sene önce öldü. Hemde tam karşında duran adam yüzünden. O öldürdü anneni. Sonra dedim ki kendime: Ben en son on altı yaşımdaydım. Nasıl şu an on dokuz olabiliyorum? Ve hayat bir siluet olarak karşımda belirdi, dedi ki: Sen şu an buradasın, annenin katili karşında sana bakarak sırıtıyor ve hayatının birkaç yılını hatırlamıyorsun. Peki kim eksik? Kimlerin, nelerin eksik? Sen eksiksin. Birisi tetiklemedikçe hiçbir şey hatırlamayacaksın ve hep eksik olacaksın. Kim yanlış olacak bu durumda? Birisi doğruyken muhakkak birisi yanlıştır. Peki birisi gelecek ve sana, birbirimizi seviyorduk, diyecek. Bu durumda kim doğruyu, kim yanlışı üstlenecek? Şu ana kadar masallarda hep kötü kalpli kız ve iyi kalpli kızın savaşından iyi olanın kazandığını öğrendik; hayat bize öğretti ki her zaman iyiler kazanır. Sen de bu savaşı kaybedecek ya da kazanacaksın; işte o zaman iyinin ve kötünün kim olduğunu göreceksin. Ya da o oyunun sonunda en başında hangi rolde olduğunu öğreneceksin. *Temmuz, 9. 2018*
6 parts