"Çok farklısın"dedi bir anda. Neyim farklıydı Allah aşkına sadece yakında ölecektim ve savaşmak yerine ölümü kabullenmiştim. "Farklı değilim. " sessizce gülüp beni onayladı. "Nasıl? Yani yakında öleceğini bilmek nasıl bir şey?" Biraz düşündüm ve gülümsedim." Garip. Mesela bazen azrailin ayak seslerini duyduğumu hissediyorum" Gözlerimin içine dikkatlice baktı. O kadar dikkatli bakıyordu ki kusurlu kalbimin ritmini değiştiriyordu bu bakış. İçimde bir şeylerin hareket ettiğini hissediyordum. "Ölümü kabullenmiş birine böyle bakma doktor" dedim fısıltıdan farksız bir sesle. Dudağının kenarı hafif yukarı kıvrıldı ama gülmedi. Başını önüne eğip kahvesinin fincanıyla oynadı. Aniden mavi gözlerini tekrar kaldırıp gözlerime çevirdi. "Ölme" dedi net bir sesle. Şaşkın bakışlarım karakteristik yüzünde dolandı ve tekrar gözlerini buldu. " Ölüm senin sandığın gibi bir şey değil" Ve gökyüzü çekmiş duvarlarını üstüne... Gri bulutlar saklıyor sanıyor acısını ama o kadar büyük ki gökyüzünün acısı, bağıra çağıra ağlıyor... Gözyaşları yer yüzündeki kirli insanları sırılsıklam bırakıyor ve insanlar ona YAĞMUR adını veriyorlar ama hayır yağmur değil! Bu ıslaklık Gökyüzünün Gözyaşı....All Rights Reserved