-Masalları sever misiniz? Sahi kim sevmez ki masalları, kim sevmez ki o büyülü dünyayı? Ha bir de ''İyiler hep kazanır, kötüler hep kaybeder'' kurgusuyla oluşan tipik romantizm felsefesi de cabasıdır hani. Belki de sırf bu yüzden gerçek hayattan ziyade hayalimizdeki hayatlarda yaşarız çoğu zaman, daha doğrusu o hayatları hayal ederiz. ''Hayaller, hayatlar...''dedikleri de bu olsa gerek. Hayaller, hayatlar demişken yaşadığım çağdan bahsetmemek olmaz zannımca zira 21.yüzyıl masal olamayacak kadar gerçek ve ben hayal kuramayacak kadar yorgunum. Buna ilaveten kendimi yaşadığım bu garip çağa ait hissetmiyorum, doğrusu hiçbir zaman hissetmeyeceğimin de farkındayım. Lakin garip bir şekilde bir şeyler olacak gibi hissediyorum. Kim bilir belki de gökten düşen üç elmadan biri benim başıma gelir? Sanırım yine hayal dünyasına daldım. Elma demişken, canım elma çekti ya. Lakin bu isteğimin gerçekleşmesi için gökten üç elma düşmesine gerek yok. Bi mutfağa gitsem yeter. ~ Masallarla büyümüş bir çocuk elbette ki mutlu bir sona inanır. Fakat bilirsiniz mutlu sona ulaşmak zordur, hele ki 21.yüzyılda yaşıyorsanız bu gerçekle yüzleşmek çok da zamanınızı almayacaktır. Bu dışı altın kaplamalı, içi zehirli bir elmadan ibaret olan çağda somut bir cadı figürü olmadan dahi kendinizi baygın bir halde bulabilirsiniz çoğu zaman. Bilirsiniz, insanlar... Bir süre sonra bayarlar. Fakat umulmadık anda gelişen olaylar bir anda gözlerinizi açmanıza ve kalbinizi son sürat attıracak bir takım kelebeksel uçuşmalara neden olacak kişiyi bulmanıza neden olabilir. Kim bilir, belki bir masal değil yaşayacaklarınız fakat son derece gerçek bir hikâye olacağına emin olabilirsiniz. Ne dersiniz, bir masaldan ziyade mucizelerle dolu bir hikâye okumaya hazır mısınız? Modern çağın gerçek hikâyesi, modern çağın pamuk prensesi...