Kafasını kaldırıp karanlık gökyüzüne doğru baktı. Bir an başının döndüğünü hissetti. Bunu yapabilecek miydi? Gözleri daha sonra karşısında duran devasa yapıya kaydı. Döne döne yükselen merdivenleri olan bir kule.Sarmaşıkların istilasında, kararmaya yüz tutmuş gri-siyah karışımı taşları olan, ne için yapıldığını kimsenin öğrenemediği kule. Daha önce bir kere çıkmıştı buraya merak ettiği için ama bu sefer başka planları vardı. İlk çıkışı bir cesaret gösterisiydi, şimdiki ise korkaklıktı. Karar vermesi ani olmuştu.Sabah uyandığında birdenbire kelimeler ağzından dökülüvermişti: Bugün öleceğim. On sekiz yaşına girmesine üç gün vardı. Artık kendi evini tek başına sıfırdan yapmalı, evlenmeli ve bir meslek seçmeliydi fakat hiçbirini yapmak istemiyordu. Her gün ruhu biraz daha daralıyordu. Dünyaya hep başka bir şeyler yapmaya geldiğini düşünerek avutmuştu kendini fakat 18 yaşına kadar hiçbir şey değişmemişti. Şimdi ise kasabasının saçma adetlerini yerine getirmeli ve kendine sıfırdan bir ev yapmalı, babasının istediği mesleği seçmeli ve annesinin seçtiği kızla evlenmeli ve onlara iki torun vermeliydi. Bunlar yasaydı. Yüzyıllardır bu kurallara göre büyümüşlerdi ve kimse de "Neden?" diye sormamıştı. İnsanların hayalleri yoktu çünkü hiçbiri gerçekleşmiyordu. Gökyüzünü kapatan bulutların sebep olduğu karanlık gibiydi zihinleri. Küçüklükten beri isyan etmeme ve hayal kurmama üzerine yetiştiriliyorlardı. Kasabadan ayrılan bir iki kişi olmuştu fakat sürünerek geri dönmüşlerdi. Sanki kendi dünyalarından başka bir yer yok gibiydi. Hayal ettikleri dünyalar yoktu. Hayal yok, umut yok, mutluluk yok. Ye, iç ve yat.Yaşamak bu olmamalıydı. Kafasını kurcalıyordu sürekli. Küçük bir çocukken başlamıştı ve artık kesin kararını vermişti. O hayatta kalmaktansa, yaşamayı tercih ediyordu fakatAll Rights Reserved