" Dybbuk. Dibbuk olarak da bilinir. "
Barın'ın sesiyle sıçrarken hızla arkama döndüm. Hemen arkamdan elleri cebinde figüre bakıyordu.
" Yahudi Mitolojisi." diye mırıldandım.
Gülümsedi. Samimiyetten uzak, ürkütücü bir gülümsemeydi bu.
"Biliyorsun."
"Evet." dedim tekrar figüre bakarken "İblisin Yahudi versiyonu. Şimdiye kadar tarif edilen en kötü şeytan olduğu söylenir. İyi ve güzel insanların ruhunu kendisine kilitler, bu şekilde yaşamını sürdürür ve nereye giderse gitsin yıkım ve kargaşaya neden olur. Neden böyle bir konsept seçtiniz? "
Bakışlarım Barın'ı hedef alırken artık o da bana bakıyordu. Mavi gözleri birer buz kütlesini anımsatırken varlığından rahatsız olduğumu fark ettim. Enerjisi beni rahatsız etmişti.
" Çünkü beni en iyi anlatan figür bu. "
& & &
Sevgiyle ışıldayan gözlerin, nefretle doluşuna şahit oldum. Kalbi taştan olan bir adamın ellerini tuttum. Üşüdüm. Rüzgarımla üşüttüm. Koştum ve yürüdüm. Kaçtım ve kovaladım. İşte buradayım. Kaçtığım o dipsiz kuyuda.
Sıra bende!
Sıra bizde!
Biz dikenli telleri aşmaya cesaret eden dört kadındık. Birbirinden çok farklı,dört sıkı dosttuk.