Mehmet küçük bir köyde dünyaya gelmiş bir gençti. Çevresine göre farklı düşünen, kimilerine dışarıdan garip gelebilen farklı bir mizaca sahip insandı. İş hayatına ilk adımı atılacaktı. Hayalleri ve idealleri vardı. Bunun için yola çıkma vakti gelmişti. Yoğun,farklı duyguları bir arada yaşıyordu.Daha önce hiç böyle olmamıştı.Evet,ilk kez gurbete düşecekti Mehmet. Alışamamıştı yemyeşil ovalarda özgürce koşup kuş cıvıltıları yerine, koskoca binaların daracık yollarında araçların korna sesi eşliğinde yürümeye. Alışamamıştı sabah namazına uyandıran horoz sesi yerine yanı başında duran saatin tahammül edilemez sesine. Alışamamıştı çevresindeki birbirini tanıyan az sayıda insanların "Selamunaleyküm Mehmet" diyerek içten selam vermeleri yerine,selam vermekten bile aciz insanları görmeye... Hiç böyle beklemiyordu Mehmet. İnsan kalabalıklar arasında yalnızlaşır mıydı sizce ? Yalnızlaştığını düşündü Mehmet. Halbuki kalabalık, bize hep sayısal bir çoğunluk olarak öğretilmişti. İşte o an anladı Mehmet.İnsanın içindeki küçücük bir boşluğu kapatamayan kuru bir kalabalığın,azınlığa yenilebildiğini.Geri dönmek istedi fakat dönemezdi. Çünkü ailesine söz vermişti.Kardeşini okutacaktı. Köyüne yardım edip,okula gönderilmeyen küçük kız çocukların kurdukları hayallerinin aslında hiç ulaşılamaz olamayacağını ispatlayacaktı. Hayallerinin, kendinden öte başkaları içinde umut taşıyacağının farkında olarak çıkmıştı bu engebeli yola.Takılacaktı,düşecekti belkide oda farkındaydı ama yılmamalıydı yılamazdı...All Rights Reserved
1 part