غلاف قصة Mirasçılar بقلم HilalTargaryen
Mirasçılar
  • WpView
    مقروء 5,857
  • WpVote
    صوت 846
  • WpPart
    أجزاء 23
  • WpView
    مقروء 5,857
  • WpVote
    صوت 846
  • WpPart
    أجزاء 23
مستمرّة، تم نشرها في ينا ١٣, ٢٠١٨
للبالغين
Hayatta her zaman istediği yerine getirilen, parasıyla her şeyi alabileceğini düşünen, zenginliği ve güzelliği ile dile getirilen bir kızdı Miray Güney. Asla kolay biri olmamakla beraber şımarıktı da. Çoğu zaman dışarıdaki insalara karşı şımarık ve asi yüzünü gösterir, ama aynı zamanda da masumları korur ve insanlara olabildiğince iyi davranmaya çalışırdı. Karakteri ortaya karışık bir yapıya sahipti. Evet çok tezattı. İyi birisi olabilirdi ama aynı zamanda tehlikeli ve kötüydü de. 

Karşısına yıllar sonra o çıkmıştı. Çocukluk aşkı Meriç Ege Barlas.

Abisinin kendisine duyduğu nefret nedeni ile abisi tarafından sürekli bir yerlere sürgün edilmişti genç veliaht. Tüm bu olanlara rağmen yıllar sonra daha fazla katlanamayacağını anlayan veliaht  ailesini ve çocukluk aşkını fazlasıyla özlemişti. Abisine tüm gücü ile karşı koyup İstanbul'a dönmeye karar vermişti. O en büyük Mirasçısıydı. Abisi için ise en büyük tehdit. 

Onların hepsi birer Mirasçıydı. Ama en büyük Mirasçılar yalnızca Türkiye'nin en zengin 2 ailesinin çocukları Miray Güney ve Meriç Barlas'tı. Onlar doğuştan şanslı doğmuştu. İyi aileler, güvenilir dostlukları sayamadıkları kadar paraları vardı. Onların kaderi beraber aynı anda doğdukları andan bu yana belliydi. Birbirleri için yazılmış ve çizilmişlerdi. Aynı karakterler, para, şan, şöhret. 
Hikayeleri, mavi gözleri, kalpleri yıllar sonra tekrar birleşmişti.

☆

WATTPADDE MİRASÇILAR ADINDA İLK KİTAPTIR.
جميع الحقوق محفوظة
الفهرس
قم بالتسجيل كي تُضيف Mirasçılar إلى مكتبتك وتتلقى التحديثات
أو
إرشادات المحتوى
قد تعجبك أيضاً
AZE بقلم kelebekleroldu1
24 أجزاء مستمرّة
"Tahsin amca kim bu herif?" diye sordum. Kara gözleri avına odaklanmış bir aslan gibi keskince benim ürkek yeşillerime odaklıydı. "Behzat Kıvançlı'nın büyük oğlu Halil İbrahim Kıvançlı." dedi sesinde bariz bir gerginlik vardı. Benim tanımadığım bu adam etrafımdaki herkesi fazlasıyla germiş durumdaydı. "Onlar Karadenizli değiller mi? Ne işi varmış bu topraklarda?" diye sordum. Gözlerimi zar zor kopardım kara gözlerinden. Göz göze geldik Tahsin amcayla, "Onun olanı almaya gelmiş babandan, öyle diyorlar..." Anlamaz bir şekilde kaşlarımı çattım, "Onun olan ne varmış burada acaba? Bizim topraklarımızda hükmü geçmez onun!" dedim çirkefçe. "Benim hükmümün geçmeyeceği bir toprak yoktur küçük hanım." Arkamdan duyduğum sesle irkildim, bu kalın ve sert ses Halil İbrahim denen adama ait olamazdı değil mi? Tahsin amcanın gözlerinden dehşet geçti, arkamdaki adamın önünde hemen ellerini birleştirip başını eğdi ne oldu bilmiyorum ama sessizce yanımızdan sadece birkaç adım ayrılıp bizi baş başa bıraktı ama hala köşede tetikteydi. Cesaretimi toplayarak döndüm ona. Yakın mesafeden gördüm kara gözlerini şimdi daha bir karanlık bakıyordu. "Topraklarınızda gözüm yok. Ben benim olanı almaya geldim." dedi karanlık çıkan ses tonuyla. Yutkundum, sesimin titrememesine özen göstererek, "Senin olan neymiş?" diye sordum. O an gözlerinin parladığına yemin edebilirdim. "Aze, Aze diye bir kadın. Bey kızı Aze derlermiş buralarda ona." Gözlerim istemsiz irileşti, buzlu suyun içine düşmüş gibi titredim. Aze kızdım ben. Yüreği yiğit, gözleri güleç Aze kızdım... Bey kızı Aze derlerdi bana. *** BU KİTAPTA GEÇEN OLAYLAR VE KİŞİLER TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA ALAKASI YOKTUR.