"Sana bir sır vermemi ister misin?" Diye fısıldadı. Sesinde yasaklanan bütün günahların ağırlığı vardı. Gözleri ruhumu görüyor gibiydi. Oysa o nokta da büyük bir boşluk vardı.
Başımı salladığımda tek kaşını kaldırdı. "Ama bu sır seninle mezara kadar gidecek, değil mi?"
"Elbette."
Gölgelerin içinden çıktı ve tam karşıma dikildi. Dudağının kenarında şeytani bir kıvrım vardı. Ölülerin boynundaki ilmekler tebessümüne asılmıştı.
"Yaklaş, prenses." Dediğinde elimi tutup kalbine yasladı. Avucumun altında atan kalbi benimkiyle aynı hızdaydı. "Sana bir hikaye anlatacağım."
Anlattığı şey, isyandı. Düşen meleklerin cennetten kovulmasına neden olan günah kadar ağırdı ve kesilen kanatlarım ile düşmeye başladığımda beni tutmak için oradaydı.
Pençesinde, yuvamı buldum.
Sırrıyla ise evimden oldum.
♟️
"İnsanın ruhu, onun yazgısıdır." / Heredot
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."