Bir adamın çocukluğu başka bir adamın ruhunda sıkışıp kalır mıydı? Benim kalmıştı. Çocukluğum şu an karşımda dikilen adamın ellerindeydi, gözlerindeydi ve leş kokan ruhunun her bir zerresindeydi. Benden hayatımı çalmıştı ve geri verecekti. Bana ve anneme bunu borçluydu. Babasız büyüyen ve baba şefkatinin ne olduğunu bile bilmeyen çocukluğuma bunu borçluydu. Hep merak ederdim; benziyor muyuz acaba diye? Saçları ne renkti mesela ya da gözleri? Annemin aşina olduğu sorulardı bunlar. Annemin hayatı, benim sorularımı cevaplayamayarak geçmişti. Annemin hayatı, onun gelişini küçücük bir pencereden beklemekle geçmişti. Şimdi karşımdaydı. Kendine inşa ettiği hayatıyla, çocuğuyla ve karısıyla karşımdaydı. Ne yapacaktım? Bana borçlu olduğu hayatı söke söke ondan geri alacak mıydım yoksa bir anlık öfke ve belki de özlemle herşeyi berbat mı edecektim? Hayır, bu kadar kolay olmayacaktı! -Merhaba Tarık Bey. Ben Kılıç Kesginer. Buraya oğlunuzu uyarmaya geldim. Eğer bir daha bana veya çevremdekilere zarar verecek olursa kendisine o zararı misli misli ödetirim. Haberi olsun. Bana baktı baktı... İlgisini çekmiştim mavi gözlerindeki dalgalanmaya şahit olmuştum. Dış görünüşüm, halim ve tavırlarım tanıdık gelmiş olmalıydı. Şaşırmıştı. -Bende Tarık Saruhan genç adam. Eğer bir daha oğlumu tehdit edersen sen amacına ulaşamadan ben bunu sana misliyle ödetirim. Şimdi gidebilirsin. Hissedebiliyordum. Savaşın fitilini ateşlemiştim. Hodri meydan 'baba'. Koluma dolanan iri ellerle arkama kısaca göz attım. Korumalar odaya doluşmuştu. Kollarımı sert hamlerle ellerinden kurtarıp tekrar karşımdaki adama baktım. -Tekrar görüşmek dileğiyle Tarık Bey. Tekrar görüşeceğiz baba. Seni geçmişinle yüzleştireceğim ve mutlaka hesaplaşacağız.All Rights Reserved