DİKKAT: Bu hikaye kurgu değildir. Günümüzde yaşanmış 425 günü anlatmaktadır.
Merhaba; Ben Beril. Aslında şuan 38 yaşında olmam gerekiyor.
Bu hikayenin esas kızıyım. Şu an bu yazdıklarımı okuyorsanız; ben çoook uzaklardayım demektir. Buraya ne yazsam boş. Hislerimi açıklayacak kadar çok kalamadım aranızda. Ama bilin ki ben çok sevdim; bilin ki ayrılmak istemedim, bilin ki ben hâlâ yaşıyorum ama bu beden de değil. Göğsümdeki ağrıya yenik düştüm. Teslim ettim ruhumu beklenen yere. Aşağıdaki bu şiir; beni ve yaşadıklarımı anlatacak size kıssadan hisse.
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya...
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım...
Anlayacaksın.
(Özdemir Asaf)
On altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke kalmıştı; Ocria.
Reena, geçmişinin sır perdesi aralamaya çalıştıkça kendisini daha büyük bir çıkmazda buldu. Neden bu yeni ülkede kimse sorularını cevaplamaya yanaşmıyordu? Hükümet doğru mu söylüyordu?
Gerçekten Ocria'nın dışında hayat yok muydu, yoksa bu, onları içerde tutmak için uydurulan bir yalandan mı ibaretti?
Ocria'daki dengesizlikler kısa sürede Reena'nın gözüne çarpmaya başladı. Kendisi gibi sorgulayan insanları bulması zor olmayacaktı. Gençler başlarına geleceklerden habersizdi. Peki sonunda Ocria'dan çıkmanın bir yolunu bulabilecekler miydi?