Tam her şeyin bittiğine kendini inandırmışken, karşısına çıkan bir çift yeşil gözle hayatı kökünden değişecek olan bir adam... Yıllardır ona karşı duyduğu aşkı kalbinde sessizce büyüten, sadece kendi içinde yaşamayı seçen bir genç kız... Ani bir ölümle ve beklenmedik bir vasiyet mektubu sayesinde kesişen; aşk, tutku ve müzikle örülü bir yol...
Savaş Demiroğlu, yaşadığı kusursuz hayatı ve yaptığı bestelerle etrafındaki kişiler tarafından büyük beğeni toplayan, oldukça başarılı ve hatırı sayılır üne sahip bir adamdı. Heybetli bedeni; geniş omuzları, can yakıcı kahvelerinin bir nakış gibi ortaya serildiği yakışıklı yüzü ve esmer teniyle birçok genç kızın hayallerini süslerken, onun hayatında ise sadece tek varlığı; annesi İlknur Hanım'dan ve müzikten başka hiçbir şey yoktu. Ancak hiç ummadığı bir anda karşısına çıkan yeşillerle, yıllardır reddettiği o büyülü duygunun gelip, tek bir gecede gönlünü çeleceğini asla tahmin etmemişti.
Gül Deren, çocukluk hayali olan konservatuar eğitimi için yıllar önce Paris'e yerleşmiş ve büyük bir başarıyla tamamlayarak bu yıl İstanbul'a dönmüş bir genç kızdı. Etrafındaki erkekleri peşinden koşturacak kadar eşsiz bir güzelliğe sahipti fakat onun kalbi; yıllar önce henüz küçük bir çocukken sadece bir defa gördüğü adam için atıyordu.
Günün birinde ortaya çıkacak bir vasiyet mektubu sayesinde kendilerini tutku dolu bir aşkın ortasında bulurken, küçük tesadüflerin büyük aşklara gebe olduğu gerçeğini birlikte oldukları süre boyunca her gün bir kez daha idrak edeceklerdi.
Sadece platonik bir duygudan doğup, bir mektupla tesadüfen kalplere akan bu aşk, günbegün daha da alevlenerek sonsuzluğa erişebilecek miydi, ya da ıssız bir adamın kalbinin derinlerinde kaybolup gidecek miydi?