Kendi kendini imha etmeden, göreceli bir huzurla sürdürdüğüm hayatım annemin evlenme kararıyla karışmıştı. Daha büyük bir ev, fazladan bir havuz, cehennem kadar yakışıklı bir kardeş... Bense huzurun minimalizmde yattığına inananlardandım. Henüz lisede böyle olan düşüncelerimin 8 yıl içinde, "abim bana ev gibi hissettiriyor" a dönüşeceğini bilemezdim. Zira yanımda bir tek o kalmıştı. Birbirimizin sahip olduğu tek aileydik. Ama sorun da oralarda bir yerdeydi zaten: aileydik... ve ben kendimi ne kadar zorlasam da son zamanlarda farklı hissediyordum. Hayatım da zihnim gibi tutarsızlaşıyordu, kimi suçlayabilirdim ki? Kalbimdeki en yasak ve bencilce duygular için kimi suçlayacaktım? Burada savaşan aklım ve kalbim değildi, kalbim kendi kendiyle savaşıyordu. Her şekilde yenileceğim demek oluyordu bu da. Kendinizle savaşıyorsanız kazansanız da bir parçanız hep yenilir.
12 parts