Mavi ile siyah arasında kalmış bir aşk hikayesi mi?
Yoksa her ikisini de tatmış bir savaş kelebeği mi?
Onlar hayatın dizginlerini yakalamaya çalışan ama çalıştıkça ipleri ellerinden kaçıran sessiz fırtınaydı.
Siyah puslu gecenin ardından parlayan mavi gözler, yerini gecenin en koyu tonuna bırakırken, kızın kalbini saran o kalp, asla değişmedi.
Saatler, dakikalar, saniyeler,saliseler...
Birbirini tamamlar bunlar hep, biri biter diğeri artar, o biter bir başkası artar.
Onlar hep birbirini arttırdı, hep birbirleri için çalıştı.
Peki ne oldu?
Aşk?
Sevgi?
Nefret?
Öfke?
Hepsi onların yanında oldu. Çünkü dünya farkındaydı.
Kim bilirdi ki bir deniz kenarında yürürken başlıyacağını her şeyin? Kim bilirdi aslında her şeyin önceden belirlenmiş olduğunu?
Herhangi bir satırın herhangi bir kelimesinde görüşmek dileğiyle...
İnsanlar üçe ayrılır; Yaşayanlar, Yaşamayanlar. Yaşayamayanlar...
Yaşayanlar: hâlâ dünyadaki hayatına devam edenler.
Yaşamayanlar: öldükten sonra ikinci bir şansı hak edip bu büyülü evrene gelenler.
Yaşayamayanlar: öldükten sonra ikinci şansı hak eden ancak büyü gücü ve dövmesi oluşmayanlar.
🖤
Başlangıç ve bitiş. Bebek arabasıyla gezdiğim yolları, şimdi tekerlekli sandalyeyle geri dönüyorum.
🖤
En büyük gayesi babasının öğrettiği gibi
adaletli bir avukat olmak isteyen Yargı Yargıcı kendini ölümcül bir hastalığın pençesinde bulur.
Öldükten sonra gözlerini başka bir evrende açan Yargı, hastalıklar içinde yüzerken, çektiği acılar bir anda kesildiği için yeteri kadar tepki veremez. Ta ki karşısında ömür boyu kendisini bekleyen ruh eşini görene kadar.
Yaşamayanlar evreni tüm hızında akmaya devam ederken, Yargı olaylara adapte olmaya çalışacak. Öğrendiği en önemli bilgi ise burada insanların tıpkı bir satranç tahtası gibi altıya bölündükleri olacak. Yargı grubunu bulmak için bedeninde belirecek olan dövmeyi beklemek zorunda. Piyon da olabilir, şah da. Ya da hiçbir grubun dövmesi oluşmaz ve kendini bir anda Yaşayamayanlar'ın arasında bulur. Hiçbir büyü gücüne sahip olmayan ve dışlanmışların arasında...