Ruhuna bir yumru misali oturmuş kimsesizliğin emaresi olan acılarıyla baş etmeye çalışan bir kadın. Kendisinden gizlenenlerin gölgesinde yaşam sürmeye çalışan, emanet ruhunu bir başkasının ellerine teslim eden bir ölümlü.
Kestiği nefeslerin vebali üstüne mıh gibi yapışmış bir adam. Omuzlarında başkalarının da günahlarını taşıyan, emanetine inci gibi bakan bir ölümlü.
Çocukluğunu yaşayamamış iki ölü.
Ay'ın, Güneş'i gölgede bıraktığı bir dünyada daha çocuk yaşta çatışırlarsa, ne olur?
Adam, kadına vurgun.
Kadın, adama yangın.
Ya is kokan geçmişten sıyrılacaklar, ya da geçmişin gizeminde sır olacaklar.
"Bir gün, geçecek canının acısı." Diye konuştum, beni geçmişin ağırlığı ve geleceğin yokluğuyla öldüren adamla. "Acıyı yaşamadan geçmesini beklemek aptallık olur, Okyanus Bataklığı." Diye yanıtladı beni ölümümü kabullenerek.
"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..."
(...)
"Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim."
Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya toplamak oldukça zor olmuştu. Sakin ol Efsan... Kalbimdeki anlamsız ağrıyı görmezlikten geldim. Çenemi havaya dikip ters ters ona baktım. Giydiğim siyah topuklular sayesinde aramızdaki boy farkı bir kafa mesafesi kadarken gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp onunkiler kadar acımasız olan sözlerimi sarf ettim.
"Bende sana şımarıklık yapacak bir kadın değilim."
Yayın tarihi: 12.05.2024