Hazinedarların küçük kardeşi Nehir, abisinin gölgesi altında kalmaktan dolayı oldukça şikayetçiydi. Abisi her işine karıştığı gibi ona uygun olan bir eş adayı bile belirlemişti. Nehir için bu bardağı taşıran son damla olmuştu ama abisi hala bundan haberdar değildi. Genç kadın zeki ve belli bir derinliği olan adamları her zaman önde görürdü. Kendisine kakalanmaya çalışılan adam aptalın tekiydi ona göre. Bir lansmanda karşılaştığı yabancı bir adam hem dikkatini hem de öfkesini çekti. Tesadüfler onları bir araya getirirken Nehir, onunla birlikte abisinin inşa ettiği zincirleri kırma cesaretinde bulundu. Ne var ki abisi önüne yine engeller koyacaktı. "Bunu anlatmak için mi geldin?" "Nehir ben sadece dürüstçe tüm ayrıntıları bilmeni istiyorum." "Onu gönderebilirdin! Bu bir sebep değil." Nehir'in bu hızlı çıkışı Timuçin'i şaşırttı. "Bir sebep..." "Dinlemek istemiyorum, istemiyorum..." diyerek sözünü böldü Nehir. Sebepler istemiyordu. Eğer onu gönderebilecek cesareti yoksa demek ki o ilişki tam anlamıyla bitmemişti. Nehir gitmek için bir adım attı ama Timuçin hemen önüne geçti. "Beni dinleyeceksin!" dedi kararlı bir ses tonuyla. "Çekil önümden." "Çekilmiyorum." "Bağırırım yoksa." "İstediğin kadar bağır seni susturabilirim." "Nasıl?" "Böyle..." Timuçin onu gördüğü andan beri yapmak istediği şeyi yaptı. Nehir afalladı ve ne yapacağını bilemedi. Bir öpücüğü asla düşünmemişti.