Önünde kocaman, beyaz, parlak bir girdap oluştu. Titreyen ellerini gözlerine götürerek ovuşturdu. Gözleri kamaşıyor, ışığın yoğunluğundan girdabın ardını göremiyordu. Dünyası sadece beyaza bürünmüştü; parlak ışıktan kıstığı gözleri ne bir rengi ne de bir şekli algılayabiliyordu. Ölünce ruhların diğer tarafa geçmesi için meydana gelen ışık mıydı bu? Ölünce cennete mi gidecekti? Orada çağlayan dereler, parlak masmavi bir gökyüzü, rengarenk çiçekler var mıydı? Orada gerçekten ona vaat edilen sonsuz bir yaşam var mıydı?
Rüzgarın çığlığı, havayı bıçak gibi yarıyor, kulak zarını adeta parçalara ayırıyordu. Saçları hırçınca savruluyor her bir teli birer kırbaç gibi yüzüne iniyordu. Güçlü rüzgar karşısında olduğu yerde daha fazla duramayarak sendeledi. ''Herkes orda mı? Beni duyuyor musunuz? Lütfen cevap verin!'' Bir ses duyma umuduyla kulak kesilmesine rağmen rüzgarın sağır edici sesinden başka hiçbir şey duyamıyordu. Korkudan kalbi bir yaprak gibi titriyor, bu titreyiş tüm bedenini esir alıyordu. Gözyaşları, göz kapağının ardına hapsolmuştu; akmak için direnseler de boşa çabalıyorlardı. Tekrar bağırdı ''Lütfen ses verin lütfen!'' O sırada ışık, ete kemiğe bürünmüş güçlü bir el gibi onu bileklerinden tutarak içine doğru çekti. Gözlerini ovuşturarak düştüğü yerden kalkmaya çalışırken, sadece yapabildiği, yaşadığı şokla olduğu yere çakılı kalmak olmuştu.
»« »«
BU KİTABA DAİR TÜM HAKLAR BENDE SAKLIDIR. KOPYALANAMAZ, ÇOĞALTILAMAZ, ESİNLENİLEMEZ. BELİRTTİĞİM DURUMLARIN İHLALİNDE ADLİ İŞLEMLER BAŞLATILACAKTIR.
Kapak: benbittimaq
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki tehlikeli bir terör hücresini etkisiz hale getirmektir. Ancak operasyon sırasında Tuğra, gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Tim, Tuğra'sız dönmenin acısını ve şaşkınlığını yaşarken, Tuğra ise kendini beklenmedik bir zamanın içinde bulur. Tam 300 sene önceye, İskoçya'ya gitmiştir.
Tuğra, hem kendi gerçekliğine dönmeye çalışırken hem de İskoçya'nın gizemli topraklarında hayatta kalmaya çalışır. Bu süreçte zamanın ve mekanın sınırlarını zorlayan aşk, dostluk, gizem, aile ve sadakat hikayesi de gelişir.
Hayatının yeni savaşı başlar, bu sefer kılıçlarla...
Kesit:
---
Bir Ingiliz kadınının burada ne işi var?" Diye devam etti karşımdaki adam İngilizce konuşarak.
"İngiliz değilim, Türküm" dedim ama adamların hepsi anlamaz gözlerle bakmaya başlamıştı. Zaten vücutları komple boyanmıştı ve korkutucu tipteydiler.
"Türk mü?"
Neler oluyordu??
Az önce çatışmanın ortasındayken ortalık kurak araziydi. Mağaranın arka kapısından çıkınca böyle büyük bir ormana nasıl gelmiştim ki? Hem ben haritacıydım ve bölgede böyle bir orman olmaması gerekiyordu. Birazdan tim arkadaşlarım da beni bulurdu nasılsa.
"Bizimle geliyorsun" diye devam etti esmer, uzun saçlı dev gibi olan adam.
"Burası neresi?" Dedim aynı adama bakarak. Sanırım bu grubun lideriydi. Kamuflajıma attığı tuhaf bakışları ise görmezden geldim. Ancak kısa süren sessizlikte, o boğuk sesini tekrar duydum.
"Klanıma hoş geldin küçük kız..."