Önünde kocaman, beyaz, parlak bir girdap oluştu. Titreyen ellerini gözlerine götürerek ovuşturdu. Gözleri kamaşıyor, ışığın yoğunluğundan girdabın ardını göremiyordu. Dünyası sadece beyaza bürünmüştü; parlak ışıktan kıstığı gözleri ne bir rengi ne de bir şekli algılayabiliyordu. Ölünce ruhların diğer tarafa geçmesi için meydana gelen ışık mıydı bu? Ölünce cennete mi gidecekti? Orada çağlayan dereler, parlak masmavi bir gökyüzü, rengarenk çiçekler var mıydı? Orada gerçekten ona vaat edilen sonsuz bir yaşam var mıydı? Rüzgarın çığlığı, havayı bıçak gibi yarıyor, kulak zarını adeta parçalara ayırıyordu. Saçları hırçınca savruluyor her bir teli birer kırbaç gibi yüzüne iniyordu. Güçlü rüzgar karşısında olduğu yerde daha fazla duramayarak sendeledi. ''Herkes orda mı? Beni duyuyor musunuz? Lütfen cevap verin!'' Bir ses duyma umuduyla kulak kesilmesine rağmen rüzgarın sağır edici sesinden başka hiçbir şey duyamıyordu. Korkudan kalbi bir yaprak gibi titriyor, bu titreyiş tüm bedenini esir alıyordu. Gözyaşları, göz kapağının ardına hapsolmuştu; akmak için direnseler de boşa çabalıyorlardı. Tekrar bağırdı ''Lütfen ses verin lütfen!'' O sırada ışık, ete kemiğe bürünmüş güçlü bir el gibi onu bileklerinden tutarak içine doğru çekti. Gözlerini ovuşturarak düştüğü yerden kalkmaya çalışırken, sadece yapabildiği, yaşadığı şokla olduğu yere çakılı kalmak olmuştu. »« »« BU KİTABA DAİR TÜM HAKLAR BENDE SAKLIDIR. KOPYALANAMAZ, ÇOĞALTILAMAZ, ESİNLENİLEMEZ. BELİRTTİĞİM DURUMLARIN İHLALİNDE ADLİ İŞLEMLER BAŞLATILACAKTIR.
11 parts