Susmakla yangını daha da körüklüyordum. Karşımda ki adam delirmiş gibi ellerini saçlarından geçirdi ve deli gibi kahkaha atmaya başladı. Yine ben suçluydum. Tehditlere kanmayacaktım. "Sen..." Dedi dişlerinin arasından Atlas. Sinirden titreyen parmaklarını kaldırıp bana doğru uzattı. Bense hala hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyordum. "...Ona gülümsedin mi?" Cümlesinin ardından sinirden titreyen dudaklarını birbirine bastırdı. "Üstelik ben seni beklerken..." Yavaşça yere çömeleceğim zaman bağırarak beni durdurdu. "Dik dur!" Kükremişti adeta. Ben nasıl geldim bu zamana kadar? Hayatım, herşeyim mahvolmuştu. Ruhum o kadar çok yaralıydı ki! Büyük ve heybetli vücudu ile bana yaklaşıyordu. Adımları yeri inletiyordu sanki. O bana her adım attığında, ölüm bana yaklaşıyordu. Yaklaştı... Yaklaştı... Ve tam önümde durdu. Yeşil gözleri camdan gelen ay ışığından dolayı daha açık ve daha keskindi. Onun gözlerinin derinliklerinde ,yaralı ruha sahip olan işkence çeken bedenler vardı... Elleri sahiplenircesine sertçe boynuma tutundu. Beni kendisine çekti ve kulağımın dibinde, sonumun bu adam elinden olacağını anladım. "Sen benimsin." Küçük bir kızın ruhu tekrar ateşe verildi.