(...)
"Bunu neden yapıyorsun?" Bir adım yaklaştı.
"Neyi?" Artık bana karşı duygularını yansıtmıyordu suratı.
"Bunu işte." Ve bir adım daha yaklaştı. Ellerini belime sardı, sertçe beni kendine yasladı ve kulağıma eğildi.
"Cidden tüm bunların rastlantı olduğunu mu düşünüyorsun hâlâ?" Kulağıma dudaklarını sürttü, "Bunun,.." Dudaklarıyla boynuma indi ve boynumu öptü, "...ya da bunun,.." Kokumu içine çekti, "...ya da bunun?"
İki parmağıyla çenemi kaldırdı, "Gözlerime bak Zeynep!" Gözlerimi yavaşça ona çevirdim. Korkuyordum. Bunların sona ermesinden, o kadar şeyden sonra bunların rastlantı olabileceğinden korkuyordum. Bundan sonra yıkılırdım, ve artık bunu kaldıramazdım. Toparlanamazdım.
"Zeynep," yalvararak gözlerime baktı, "..bana bir şey söyle, lütfen."
Söylenmesi gereken o kadar çok şey vardı ki; ama hiçbiri çıkmıyordu ağzımdan. Sadece hıçkırıklar çıkıyordu, akan damlalara eşlik ederek.
"Özür dilerim, rastlantım, sanırım seni seviyorum..."
(...)