İzlerle doluyuz aslında her birimiz. Hepimiz yara almışız bir gün, kanamış, acıtmış. Ya yara bandı bulmuşuz kendimize ya da unutmuşuz o yarayı, bırakmışız kendi haline; kabuk tutmuş. İz bırakmış ama olduğu yerde. İzler acıtmaz, izler kanatmaz; ama baktıkça hatırlarsın izlere. Hatırlamak ölüm, hatırlamak zulüm ve ceza hatırlamak...
İnsan en çok hatırlamaktan yorulur. İnsan ölmüş birinin yüzünü hatırlar mesela, insan ilk kez tokat atıldığı anı hatırlar kendisine ya da ilk kez tokat attığı... İnsan hatırlar kızar; insan hatırlar ağlar; insan hatırlar utanır. Yaşadıklarından utanır insan; yaşattıklarından... İnsan yaşar yara alır; insan yaş alır yaralar yerini izlere bırakır. Ve insan hatırlar. Hatırlamak ceza; hatırlamak ölüm adeta...
Peki ya siz ne yapardınız? Kendi cesedinizi kilitli bir bodrum katında bulmuş olsaydınız...
Konu:
Bir hemşire işine yine her zamanki gibi geç kalır ve patronu onu işten kovar, hemşirenin Nehir diye bir arkadaşı vardır ve ona iş ilanı verebileceğini söyler. Hemşire eve geri döndüğünde akşama kadar iş arar fakat bulamaz, bu yüzden de arkadaşı Nehirin dediği gibi iş ilanı verir...
İşte her şey o ilana cevap geldikten sonra başlar.