Bir arabanın ön koltuğunda dizlerimi kendime çekmiş sessizliğe ritim tutan bir şarkıyla cama vuran yağmur damlalarını izliyorum..
Ne kadar garip bir durum değil mi diye düşündüm kendi kendime. Arabayı süren kişiyi doğru düzgün tanımıyorum ama bilmediğim bir yerde onunlayım..
Umutlarımın, sabrımın, gücümün tükendiğini düşündüğüm bir anda hayatıma girmişti. Sana iki sorum olacak demişti. Birincisi "Ne istiyorsun" olmuştu. Hiç düşünmeden "Güzel günler" demiştim. İkincisi "Bir dövme yaptırsan ne yaptırırdın" dı. Biraz düşündükten sonra "Kelebek. Ama bir kanadı çiçeklerden oluşan." demiştim. "Bir anlamı var mı?" demişti. Hafif bir tebessüm ederek ona dönmüştüm çiseleyen yağmurun altında oturduğum sahil kenarı bankında ve " Bir efsane vardır. Kelebeklerin ömrü 1 gündür diye. Bir tırtıl, gökyüzünde özgürce dolaşabilmek , çiçeklerin güzelliğine daha yakından bakabilmek , tatmadığı hisleri tada bilmek için 1 günlük ömre mahkum kelebeğe dönüşür. Ve bende bir tırtıldan bir kelebeğe dönüştüm ; şimdi ise ölmek için güzel günleri bekliyorum." Denize dalan yeşil gözleri rüzgarda uçuşan koyu siyah saçlarıyla bana döndü. Parlayan gözleri buğulanmıştı. "Peki iki kanadı neden farklı?" diye sordu. Ona çevrili başımı kayalara vuran dalgalara çevirdim " Çiçek kanadı güzel günleri diğer kanadı da kelebeği temsil ediyor " dedim ve burnuma yavaş yavaş süzülen tuzlu deniz kokusunu içime çektim. Buraya kendimde kaybettiğim umudumu, gücümü aramaya gelmiştim ; bulduğumsa parlayan gözleriyle bana bakan bir çocuktu.
Ve bana çevirdiği yüzündeki kıvrımlı dudaklarından döküldü o sözler : ELİNİ VER BANA UÇACAĞIZ..