Bir gün kapınız çalsa ve yaşadığınız hayatının koca bir yalandan ibaret olduğunu, ne zaman doğduğunuzu, nereli olduğunuzu, hatta gerçek adınızı bile bilmediğinizi öğrenseniz, ne yapardınız?
O defteri okumaya başladığı anda, Menekşe de ne yapacağını bilmiyordu aslında. Bildiği tek şey, bu zamana kadar yaşadığı her şeyin koca bir yalandan ibaret olduğuydu. Sonra ne mi oldu?
Bir adam çıktı karşısına ve onunla beraber bütün hayatı değişti.
Sevdiği adamla beraber kalbini de mezara gömmüş bir kadının, kadınlara olan güvenini, sevgisini, 20'li yaşlarında bir araba enkazında bırakmış bir adamın hikayesi.
Hem ne diyordu şair: "Acısı, acısına denk olanı severmiş."*
*Ece Ayhan
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....