"Gece, sen benim karanlığımsın ve kimseyle aydınlanamassın!"
~~
"Ben papatyaları severim. Mezarını papatyalarla süsledim. Sessiz ol, o papatyaları sevmez. Mezarına papatya ektiğimi duyarsa kızar." dedim göz yaşlarımın arasından. Sözcüklerimin arkasına, suçunun açığa çıkmasından korkan bir kız çocuğu saklanıyordu.
~~
"O ölmedi!" diye bağırdım gözlerimde biriken yaşların düşmeye başlamasıyla. "O ölmedi, beni bırakıp gitmez!!" diye bağırıp göz yaşlarımı serbest bıraktım. "O, beni bırakmaz" diye tekrar ediyordum sanki kendimi buna inandırmaya çalışırmışcasına "O, beni bırakmaz" diye ruhuma doğru fısıldadım.
~~
"Okyanus!" diye bağırdım ardından ama beni duymuyordu. Belki duymak istemiyordu. "Okyanus!" diye bir kez daha bağırdım ama nafile. "Seni seviyorum, Okyanus. Lanet olsun ki sana aşığım!!" diye bağırdım bir kez daha. Göz pınarlarım acımaya başlamıştı. "Beni bırakma!" dedim akmaya başlayan göz yaşlarımla ama o gözden kaybolmuştu bile...
~~~
"Karımla aynı evin içinde, ayrı ayrı yatacaz öyle mi?" üzerime doğru gelen adımlarıyla birlikte arkaya doğru geriledim. Onunla aynı evde bulunduğum yetmezmiş gibi bir de aynı oda da kalacaktık.
"Tamam sen, bu oda da yat ben başka oda da yatarım." diye başka bir öneri sundum, ama bu öneri mi de reddeceğinden adım kadar emindim.
"Önerini reddediyorum. Sikseler de seninle ayrı odalar da kalmayacaz, bu oda da karım'ın yanında kalacam." ciddiyetle verdiği cevaba, ağzım açık kaldı.