Selanik, Nisan 1941. Nazi Almanyası'nın işgal ettiği topraklarda hayatta kalmanın ne denli zor olduğunu artık biliyordu Hilal. Yiyecek bir lokma bulmak için sokaklarda insanların birbirlerini öldürdüğü, tek suçları Musevi, çingene veya zihinsel özürlü olmak olanların zorla evlerinden ve sevdiklerinden koparıldığı, toplama kampına dönüştürülmüş bir şehirde yaşamaya ve elinden geldiğince yaşatmaya çalışıyordu. Ait olmadığı bir milletin ve ülkenin özgürlüğü için çarpışırken yaşadığı keşmekeşe bir de Nazi ordusu için çalışan bir Yunan teğmenin eklenmesi Hilal'i tek bir yanlış hareketin dahi infaza yol açtığı bu zamanlarda üstesinden gelmesi zor müşküllere sürükleyecekti.