Kalbime İyi Bak...
100 Maddelik Bir Aşk İşkencesi
**
Yağmurda ıslanan iki bedeninde ateşi sönmüyor du. ikisinin de gözlerinde nefret vardı. İkiside nefret ediyordu birbirlerinden.
Murat'in öfkesi bitmiyordu. Nefret ediyordu bu kadından hemde ölesiye. Karısıydî belki ama bu sadece kağıt üzerinde olacak , anlaşma bitene kadar böyle kalacaklardı.
Yasemin'nin gözyaşı yağmur ile karışırken bile dik duruyordu bu adamın karşısında . Öyle olmalıydı , öylede olacaktı. Yoksa celladına karşı yenilmiş olurdu. .
"Bu ev , bu çiftlik senin mezarın olacak. Hani, bir tabir vardır ya, yaşarken öldüm diye. Bu evde kaldığın sürece sen yaşarken öleceksin" Kalbine dokundu genç adam "Kalbime iyi bak, asla sana ait olmayacak.. Bu evde yaşadığın sürece sadece azrailin olacağım. Bakalım sana sunacağım bu işkencelere ne kadar dayanacaksın "
Bu kadını daha ilk gördüğünde hissettiği duyguları anlamaya çalışırken .. Aşığı ile konuşmalarını şahit olmuş, o günden sonra bu kadına hayatı zindan etmeye yemin etmişti.
"Murat Cevher gibi bir adamdan bahsediyorum, Soy isim bile parasının ve gücünün katkısı. Anlamış olman lazımdı öyle degil mi? Ben o adamın karısı olacağım. Senin gibi ezik bir adam ile ne işim olabilir ki . O adamın karısı, parasınında hükmü ben olacağım"
Yasemin baktı gecenin karası gözlere..Biliyordu, Bu evin Gelin'i, bu adamın Karısıydı. Küçücük bir yanlış yalan ile bu adamın karşısında paragöz bir kadın durumuna düşmüştü ama her şeye rağmen bu adama katlanacaktı. Ailesi icin sessiz sedasız bu adamın esiri olacaktı.
Cevher Çiftliği.. Hiç bilmediği bu köyün, bu çiftliğin artık eseriydi. Gitmek serbestti ama kalmak zorunda olmak işte , bu da kendi içinde bulunduğu durumu özetliyordu. .
***
Hikaye bana ait lütfen, herkesin emeğine saygı duyulsun..
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....