Elindeki 1965 yılından kalma çiçekli pirinç porselen fincanını masanın üzerine bıraktı. Başını hafifçe sola, pencereye doğru çevirdi ve yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. Masanın köşesinde ona bakan kutuyu fark etti içini açıp açmama konusunda bir süre tereddütde kaldı ve gözlerini hızla kutudan çekti. Sandalyesinden yavaşça doğruldu. Yüzünde burukda olsa oluşan tebessümden eser yoktu şimdi. İçini huzursuzluğa ve tedirginliğe misafir etmişti. Biraz rahatlamak adına pencereyi açtı. Temiz ağustos gecesinin serinliğini içine çekti. Havada asılı duran yıldızları seyretti gözleri . Biraz sonra çekirge sesleri kurallarındaydı. Yaz gecelerini çok severdi. Ve evet huzur buydu onun lugatında. Rahatlamıştı. Yüzüne yayılan gülümsemeyle saatin gece yarısını çoktan geçtiğini fark ederek huzurla girdi yatağına ve gözlerini yine aynı huzurla kapadı. Yarın önemli bir gündü onun için. Yaşı 70 e merdiven dayamış bu kadının hayatındaki olumsuzluklar anlaşılan onu ölene kadar terk etmeyecekti. Ve uykusunu bölen bu misafiride unutmayacaktı.