"Dur!" Diye bağırdı genç adam. Ardından silahın horozunu korkusuzca indirdi.
Genç kız ensesine dayatılan horozu inik silahı yılgıyla karşılarken nutku tutulmuş, kaderine teslim olmuştu. Oysa yanılıyordu. Korkması gereken şey silah değildi. Mermiyle dolu olan silahtan daha tehlikeli olan bir şey varsa o da arkasında intikam hırsıyla dolmuş bir bedene can veren adamdı. Hırsla genç kızı sırtüstü duvara dayadığında günlerce, aylarca, senelerce kendi kendini harladığı halde ancak kor haline getirebildiği o dehşet saçan alevi tekrar hissetti bedeninde. Yıllar sonra aynı acıyı, o ilk günkü yangıyı bedeninde ağırlamak ona da zor geliyordu. Genç kızın O'na olan benzerliği dehşet vericiydi ve korkutucu tesadüfün gözlerinin, kendi gözlerinde kenetlendiğini görebiliyordu.
Bu kız, senelerdir içinde acıyla kaynayan o öfkeyi şefkate dönüştürecek kadar benziyordu kaderini çaldığı o günahsız kız çocuğuna.
Genç adam, kalbinin her bir köşesine tarifsiz hisler sis gibi yayılırken, kendini daha önce hiç bu kadar çaresiz ve kararsız hissetmediğinin farkındaydı.
Gözlerinin mavisine kan rengi yaşlar bulaşan adam, bunca zaman öfkeyle bilediği bıçağını şefkatle köreltti;
Sonra onu, masum bir kalbe sapladı.
***
Tuğra Berk ARIN.
Acı dolu geçmişinin intikam ateşiyle yanan bedenini, masum bir bedenle söndürmeye kararlı olan adam.
Arden BALAMİR.
Zanlısı olmadığı bir suçun infazıyla tehdit altında kalan masum bir genç kız.
Geçmişine dair öğreneceklerinin onu darmaduman edeceğinden bihaber!
Peki şimdi ne olacak? Kim kazanacak?
O.. Beyaz değildi. Siyah hiç değildi.
Hiçbir şey net değil. Her şey belirsiz.
Tıpkı; Füme gibi.
Ne siyah olacak kadar kötü, ne de beyaz olacak kadar saf...
İşte bütün bu kasvet; fümelerin, dumanlı grilerin yüzündendi.
NOT:Bu hikayede herkes yalnız.
Eğer bu kitabı okuyorsan, sen de yalnızsın!
*Düzenlendi*
Evden kaçmış, sokakta yaşayan bir hırsız...
Peki bu hırsızın ailesi gerçek ailesi değilde üveyse,
Doğumda karışmışsa...
....
Önümde oturduğu yerde alttan alttan bana bakıyordu.
"Bana niye öyle bakıyorsun?"
"Nasıl bakıyorum?" Gözlerimin içine baktı, yanakları kızardı.
Düşündüm ciddiyetle bir kaç saniye.
"Şey gibi.."
"Ne gibi?" Yanakları daha da kızardı. Utanmıştı ama cevabımı hevesle bekliyordu.
"Enik gibi."
Bir kaç saniye sessizlik oldu.
" Öf Seren ya! Bütün hevesimin içine ettin!" Sinirle ofladı.
Kahkaha attım.
*Kapak Pinterestten alınmıştır.*