"Bak! Eğer buraya yaptığım şeyin ne kadar saçma olduğunu söylemek, ne bileyim yaşamanın ne kadar güzel olduğunu söylemek için falan geldiysen hiç zahmet etme çünkü ben bunları daha önce milyon farklı psikologdan dinl-" derken bir anda kollarını boynuma dolayıp başını omzuma gömdü. Tam yeniden ağzımı açıp konuşmaya başlayacaktım ki, hafif titreyen bir sesle "Ne kadar korktum, biliyor musun?" dedi. Hafifçe kendimi geriye çekmeye çalıştım yüzüne bakabilmek için. Ama bana rağmen o daha da sıkı sardı beni... Daha güçlü, daha kuvvetli sardı. Dudaklarının arasından "Şşt!" gibi bir fısıltı çıktı ve anladım, ağlıyordu, benim güçlü oğlanım ağlıyordu, benim taş kalpli dediğim oğlan bana sarılıp ağlıyordu. Benim gitmemden korktuğu için, benim ondan gitmemden korktuğu için ağlıyordu. Ben o an içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Size yemin ederim hissettim. Onun korkması düşüncesi bile beni yeterince sarsmıştı ve ben o an kendime bir söz verdim: Bir daha ne olursa olsun asla ama asla onu üzecek hiçbir şey yapmayacaktım.