Soğuk bir yalnızlığın sessizliğine üşüşen nal sesleriyle bozulmuştu gecenin büyüsü. Kıyı boyunca durmaksızın at koşturan bu adamlar, kendilerine liderlik eden parlak demirden zırhlı, miğferi muhteşem işlemelerle süslenmiş, gölge gibi simsiyah atın üzerindeki şövalyenin işaret ettiği karanlık ormana yönelmişlerdi. İzini sürmekte oldukları şeyin ne kadar önemli olduğu pürdikkat olmalarından ve acele davranışlarından belli oluyordu. Ormanın ölüm kokan havasından atlar korkup sendelerken, bu cesur adamlar, gözlerini kırpmadan atlarını zorlada olsa ormana sürmüşlerdi... Ve ormana girdikleri an bir sessizlik çökmüş, nal sesleri yerini kuru yaprak hışırtılarına bırakmıştı. Buraya kadar şahlanan o atlar, buradan sonra ağır ağır ilerlemeye başlamışlardı. Doğu boyunca ilerleyen ağaçların ürpertili dizilişi, sanki devlerden oluşan bir orduyu andırıyordu.All Rights Reserved
1 part