Lise'yi okumak için geldiğim İzmir'e kendi hikayemi yazmıştım. Henüz 17 yaşında iken tatmayacağım şeyler tatmış ve hissetmiştim. Kalbimi zincirlere vurmuş, ve o kalpte tekrar çiçek açmasına şahit olmuştum. Aşık olmuştum. Değer vermiştim ve iliklerime kadar değer hissetmiştim. Çok acı çekmiştim. Ve bu acı daha önce tatmadığım bir acıydı. Ama aynı zamanda çok mutlu olmuştum. Ve bu mutluluk, yine her şeyden ve herkesten farklıydı. Hikayem normal değildi ve asla normal olmayacaktı. ■■■■■■■■■■■■ Uçurumun kenarında birbirimize sıkıca sarılırken boynuma gömdüğü saçlarına usul usul gözyaşlarım damlıyordu. Bu ateşte yok olmak istemiyordum. Sonuna kadar savaşmak ve kurtulmak istiyordum. Fakat o alevler canımı fazlasıyla yakıyordu. Bazen o alevler su gibiydi, beni rahatlatan tek şeydi. Bazen de o alevler beni en derinden yaralayan ve yakan sebepler oluyordu. "Yangınımı söndürecek bir sen varsın hayatımda. Ne olur sen de yangınıma karışıp kül olma." Sözleri havaya karışırken içimden cevap vermiştim ona. 'Yangınına kapılıp çoktan kül olmuşken, su beni kurtarabilir mi sence?'