Psikoloğumdan çıktıktan sonra terapime, sahili karşısına, çiçekleri de etrafına alan o banka oturup denizi seyrederek ya da gözlerimi kapatıp dalgaların ahenkle dans ederken çıkardığı sesleri dinleyerek devam ederdim.
O gün yanıma bir adam geldi ve hep orada, o bankta kaldı.
Telefonunu bilmiyordum.
Evini bilmiyordum.
Soyadını bile bilmiyordum ama her salı ve cuma, aynı saatte, o bankta olduğunu biliyordum.
Zaten hakkında bildiğim tek şey de buydu.
O bank, benim tek kişilik gezegenimdi.
Ve o günden sonra, o gezegen iki kişilik olmuştu. Sadece ikimizin olduğu bir gezegen...
"Karımla aynı evin içinde, ayrı ayrı yatacaz öyle mi?" üzerime doğru gelen adımlarıyla birlikte arkaya doğru geriledim. Onunla aynı evde bulunduğum yetmezmiş gibi bir de aynı oda da kalacaktık.
"Tamam sen, bu oda da yat ben başka oda da yatarım." diye başka bir öneri sundum, ama bu öneri mi de reddeceğinden adım kadar emindim.
"Önerini reddediyorum. Sikseler de seninle ayrı odalar da kalmayacaz, bu oda da karım'ın yanında kalacam." ciddiyetle verdiği cevaba, ağzım açık kaldı.