Birbirine baktı 2 ruh. Yavaşça yaklaştılar birbirlerine, uzun olan küçüğünün yavaşça saçlarını okşuyordu, birdaha hiç göremeyecek korkusuyla. Ellerini yanağına indirdi büyük olan, öpüceği yeri belirlermişçesine. Tam elmacık kemiğinin üstünde durdurmuştu büyük olan, küçüğünün aksine ince parkmakları ve kemikli elini. Büyük olan elini kaldırdı ve oraya zarif ve nazikçe bir öpücük kondurdu. Korkuyla sarılmıştı küçük bedene. İçine şimdiden işleyen hasretle. Küçük olan sağa, büyük olansa sola doğru ayrılmaya başlamışlardı bunun sebebi dünya isimli gezegene yaklaşmış olmalarıydı. Küçük olanın iri ve çekik olan gözlerinden mavi bir sıvı dökülmüştü evet göz yaşı değildi bunlar. Bir göz yaşından fazlasıydı. O mavi sıvı; denizlerin mavisinden, gök yüzünün mavi ve arasıra parçalı bulutlu olan görüntüsünden daha güzel bir maviydi. Kalpten ve cennetin bir parçasını çalan bir maviydi.