Ruhum öldü. Açılan yaralara,kanatılan yaralara,içeride kopan fırtınalara dayanamadı ve öldü. Bambaşka birisiyim artık. Bunları yazarkense tek bir cümle var kafamda haykırmak istediğim. ''Ruhu ölmüş bir kız yalan söylemez!'' Bazen içinizde bir yerlerde ölüm düşünceleri olur. Herkes sizi suçlar. Herkes size kızar. Ama kimse o fikrin orada olmasına sebep olanı, size o fikri aşılayan insanları suçlamaz. Onlara kızmaz. ''Beril!''. Adımı duyar duymaz sesin geldiği yöne doğru baktım. İşte yine o. Onu sevmememe rağmen beni sevmekten asla vazgeçmeyen ve en acı dolu yanlarımda yanımda olan kişi. Çocukluğundan beri beni seviyor. Okulda ilk gördüğü anda aşık olmuş bana öyle söylüyor. Okulun ilk günü ağlamama dayanamayıp gelmiş yanıma. ''Ayaz? Ne işin var senin burada? Dersin yok mu?'' Parlayan gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu sanki bir şeyler görmek istercesine. '' Var ama seni görmeliydim. Çok fazla ayrı kaldık.'' Gülerken gözlerimi devirdim. ''Dersine git Ayaz. Çok işim var.''. '' Yalan söylüyorsun. Senin tek işin yazı yazmak ya da resim çizmek olur ve bu sırada benimle konuşabilirsin değil mi? '' Bileğimden tokayı çıkarıp saçlarımı dağınık bir şekilde toplamaya başladım. Fakat bileğimi göreceğini düşünemedim. Sevgiyle bakan bakışları bileğime kaydı. '' Ne yaptın bileğine yine?'' Hızla bileğimi sakladım. '' Hiç. Hem sanane Ayaz işine baksana sen.'' Arkamı dönüp daha fazla soru sormasına fırsat vermeden yola koyuldum. '' Kurtulduğunu sanma Beril! Duydun mu beni? Bu konuyu konuşacağız! ''All Rights Reserved