Normal ve sıradan bir tıp öğrencisi olan Lina gittiği üniversitenin kız yurdunda kalıyordu. Her hafta cuma günleri düzenlenen partiler, erkek yurduyla birleştirilen partiler, bazen de kaçaklar...
Lina aslında başına gelecek olayları partiye karpuz dilimli pijamasıyla gittiği gün sezmişti,hayatının değişeceğini.
Her şey bir asansörle başlamış partilerle devam etmişti. Sadece bu kadar mıydı?
Hayır, daha fazlası için buradalardı.
Akıl okumalar, hologramlar, zihinsel acılar, telekinezi ve daha fazlası.
Hiçbir şey yeterli değil, her şey yeni başlıyor.
"Bana tam senin gibi biri lazım. Böyle somurtan, arada gülen, gülünce de dünyadaki en güzel kızı olan birisi lazım bana."
Gözümden bir damlanın hafifçe süzüldüğünü gözyaşının sıcaklığından hissetmiştim.
"Ben seni mutlu edemem."
Hala direniyordum. Yılmamam lazımdı. Elleri omuzlarıma yerleşti ve ciddi bir ifade takındı.
"Geçmişinde her ne yaşadıysan, her ne olduysa o geçmişte kaldı. Yaşadığın şeyi bir daha yaşamayacaksın. Buna izin vermem."
Geçmişte ne yaşadığımı dahi bilmiyordu ki. Nasıl gözlerimin önünde sevdiğim birinin can verdiğini görmenin nasıl bir his olduğunu bilmiyordu. Bu olaydan sonra bir kere daha nasıl sevebilirdi ki insan?
"Ben sevmenin nasıl bir şey olduğunu aylar önce unuttum. Karşılık bulamazsın benden."
Elimle yanağımdaki gözyaşını sildim.
"Beraber öğreniriz sevmeyi. Ayrı ayrı değil bir bütün olarak öğreniriz."
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız...
Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bir anda hiç bilmediği bir yerde bulursa...
Ve bu bilmediği yerden, evine dönecek hiçbir yolu olmasa...
Kendisini yabancı hissettiği bu şehirde, tüm bunlar yetmezmiş gibi, aklını karıştıran ve tüm yolları kendisine çıkaran gizemli bir genç adamla karşılaşırsa...
Neler olur?