En büyük derdiniz nedir?
Platonik misiniz?
Depresyona mı girdiniz yoksa?
Terk mi edildiniz?
Aileniz darmadağın mı?
Sizin için kendini paralayan insanları umursamamak mı tek derdiniz?
Yoksa sevemiyor musunuz?
Egoist bir çocuk için ölürken, sizi asla önemsemediği için mi üzülüyorsunuz?
Peki, gerçek bir dert bilmek ister misiniz?
Gerçekten biri sizi neden sever?
Olmaması gerekenleri bir bedenle toparlamaya çalışırken, aşık olursanız…
Darmadağın ve bir o kadar da kaybetmişlikleriniz varsa?
Basit birkaç cümle ile, hayatınız boyunca insanlarla aranıza ördüğünüz koskocaman duvarı yıkmak bu kadar kolay mı?
Ya şimdi gelecek kaygısı içinde kaybolurken elinizden olmaması gereken biri tutarsa…
Bir yalanın içinde kendi benliğinizi kaybetmemek uğruna harcadığınız çabaları, büyük bir oyunun üstüne kurulu, ‘’Aşk’’ diye tanımlandırdığınız koskocaman bir kalp depreminin sahibi yıkarsa…
Peki siz severseniz bir yılan hikayesini, sizce ne olur?
Hiç düşündünüz mü?
O kadar zıtlardı ki, biri kor iken diğeri serinleten bir içim su gibiydi.
İşin aslı da buydu zaten. Denge zıtlık gerektirirdi. Yanarsan denge bozulur, yakarsan tek kalırsın. Onu olduğu gibi bırak, avuçlarına dolsun. Seyre dur, sustuğun zamanların acısını o çıkartır.
**
Genç kız, ölen babasının hattını kapatsa dahi yazmaktan vazgeçecek gibi durmuyordu.
Tek tik çifte döndüğünde kader çizgisi onun i çin bir kez daha kırıldı.
☯
"Susma. Çünkü dudağının üstündeki o çukur derinleştiğinde istesen de konuşamayacaksın."