Neden bilmiyordum ama Tanrı'nın o gözlerde bulmam gerekeni kulağıma fısıldadığını hatırlıyordum. Tanrı fısıldamıştı. Uçsuz maviliklerden süzülen damlalara,bulutların göz yaşlarını akıttığı toprağa,fısıldamıştı. Ve şimdide sıra bendeydi. Tanrı,şimdi bana fısıldıyordu. Konuşacak cesareti kendimde bulamıyordum. Yine mi karşıma çıktın gülüşü siyah kokan adam ? Yine mi gözlerimi esir alacaksın ? Niye geldin ? Hadi,söyle. Korkmuyorum senden. Cesaretim yok seni sevmeye. Şiirin en güzel dizesi saçlarını koklamaya. Yok,yok işte. Ama sen... Sen hala var olamaya çalışıyor gibisin,yabancı. Sen,tıpkı siyah bir kelebeğin daha fazla yaşamak için çırpınan kanatları gibisin.Bil şunu yabancı;nefesin ben değilim. Senin nefesin ben olamam. Koyma sakın o güzel gözlerine hüznü. Dayanamam. Gecenin hüznü olma ruhuma. İlaç ol. Ruhum seni çok sevdi be yabancı. Gitme,ama git. Ya da son kez sarıl bana. Ama bir daha gelme. Bu son olsun olur mu ? Ruhunu ruhuma yakıştırma siyahlı.