"Kardelen, adının hikayesini biliyor musun?" dedi. Öyle güzel görünüyordu ki, sorduğu sorunun cevabını bildiğim hâlde o güzel dudaklarından duymak istedim bir kez. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp yana yatırdım. Derin bir nefes alıp söze başladı. "Bundan uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar ve birbirlerini çok severler. Her bahar geldiğinde onlar da diğer çiçekler gibi yeni güne "merhaba" derler. Bir bahar başında çiçeklerden biri diğerine "Biz öbür çiçekler gibi bahar başlangıcında açacağımıza herkesin soğuktan kaçtığı karlı kış günlerinde açalım ki bütün doğa bizim olsun!" der ve ikisi de o bahar açmamaya ve kışın karlar yağdığında buluşmaya karar verirler. Biri açmak için kış gelip karın yağmasını beklerken, diğeri sözünde durmaz, o soğukta açmaya cesaret edemez. Kışı bekleyip de bembeyaz karlar yağdığında açan çiçek yani kardelen, her yerde sevdiğini arar; ama bulamaz. Ümidini yitiren çiçek sonunda üzüntüsünden boynunu büker, soğuğa daha fazla dayanamayıp karların üzerinde ölür . İşte o gün bu gündür karda açan ve sevgilisini bekleyen o çiçeğe kardelen denir" Öylesine hoş tınıyla anlatmıştı ki. Sonumuzu anlattığı hikâyede, ölen kardelenin ben olduğumu anlayamamıştım.All Rights Reserved