İçinde büyüttüğü koca bir yalnızlığı vardır insanın,herkesten sakladığı gündüz hengamesinde yüzündeki gülümsemeyle gizlediği koca bir yalnızlık. Gün aydınlığının koşuşturmasında kelebeğin koza hali gibi gizler sarıp sarmalar o yalnızlığını anlatamadığı biriktirdiği sadece yalnızlığıyla paylaştığı birikmiş onca sözlerini hayallerini Ümit'lerini kaybettiklerini kaybolan umutlarını parça parca dağılmış tüm benliğini o kozaya toplayıp bir hamal misali toplar atar omuzlarına tüm gün taşır o günden güne ağırlaştırılmış yalnızlık kozasını. Her ne kadar ağır gelse de omuzlarına o yalnızlık kozası alışmıştır artık onunla yaşamaya hatta onsuz yasayamaz olmuş sanki o kozadan bi cümle dökülse dilinden eksilecekmiş gibi olurmus; çünkü öyle alışır ki insan anlatamadikca susmaya anlaşılmadikca kendiyle konuşmaya ve öyle alışır ki o yalnızlığa can vermek üzere olan küçük bi serce gibi öyle cok çırpınmıştır ki kanatlarını yere vurdukça daha çok Canı acımıştır son kanat çırpınışlarını da son kez vurur gibi son can kırıkligini da her zerresine kadar hissettiğinde nefesi tükenir ya hani serçenin. insanda anlatamadikca kendini oyle hisseder ve artık susar yalnızlığına anlatır sadece yalnızlığıyla konuşur bir tek yalnızlığı bilir neler olup bittigini o paramparça olmuş yureginden geçenleri sonra birikir büyür o yalnızlık onsuz yasayamaz olur İnsan artık kimseyle konuşamaz olur gün aydınlığının engamesinde gülüp geçer seyreder sadece etrafını tepkisizlesir yalnızlık maskesiyle omzunda yalnızlık Koza'sıyla geceyi bekler... Geceyi ayrı sever gün aydınlığından gece onun omzundaki yalnızlık kozası yükünü indirdiği tek kaçışıdır bir tek gece olunca atar o yükünü omuzlarindan indirir serer söyle bir başlar en baştan o kozanın her telini bir bir sökmeye her söktüğü ipekliğiAll Rights Reserved
1 part