Dudakları gül kokulu kadın, var olmak istedikçe bataklığın dibindeki zehire batıyordu. Bu bataklığın zehiri,kirli ruhları satın almış adamın gözlerinden akıyordu. Gözlerinden akıttığı zehri, ruhunu öldürecekken şifa oldu. Nefretin öldürdüğü kalbin her atışı, derin çukurlarda gömülüydü. O çukuru elleriyle kazmaya çalışan kız, toprağın altına çekiliyordu farkında olmadan. Gökyüzüne mısralar gibi dizilen kaderin cümleleri, bu iki ruhu birleştirdi. Aşk, iki ruhu hapsetti kendine. Artık çıkmazlardı. Bu çıkmazın içinde, bir bal ve bir zehir nasıl olurdu sizce? "Geçmişin kanattığı ruhunu, zehrimi akıttığım yerde saklıyorum. Öyle ki, o ruh artık benim zehrime bulandı. Onu ne sen kurtarabilirsin ne de ben!"