Karanlıktı. Kocaman odanın içi zifiri karanlıktı. Sadece camdan giren ay ışığı biraz olsun aydınlatıyordu ortalığı. Yatakta uyuyan minik çocuk kıpırdandı yavaşça. Kulağına gelen buğulu sesler arttıkça gözleri açıldı, kulakları daha iyi duymaya başladı. Yerinden kalkıp kapının yanına gitti. Kulağını kapıya dayadı. Kırılan cam sesi kulaklarına dolarken istemsizce yerinde sıçradı.
'Lütfen yapma. Oğlum için gittim diyorum sana.'
'Sus lan. Bu saatte ne oğlu? Ne işi?'
Kapının arkasına oturan çocuk elleriyle kulaklarını kapatıp gözlerini yumdu. Duymamak için çabaladı. Kendi kendine bir şeyler mırıldanmaya başladı.
Duymak istemiyordu, duymamalıydı. Çünkü duyarsa içi kanardı.
*****
Artık büyümüştü kapı arkasına saklanan minik çocuk. Ve artık saklanmıyordu. Zayıflara yardım etmek için yaşıyordu. Eli kolu bağlı oturmak ve sadece ağlamak... biliyordu bu duyguyu. Küçükken tatmıştı, acısını yaşamıştı.
Ağır geliyordu insana, çok yaralıyordu. Bu sahnelerin hepsini tecrübe ettiği için şuan bir kızı kurtarıyordu. Kahkülleri olan, zayıf ve korunmasız görünen kızın yardıma ihtiyacı vardı. Ona elini uzatan ikinci kişi olmuştu genç. Elinde olmadan çekilmişti. Yardıma muhtaç her insana koşardı çünkü. Eğer koşmasaydı kalbi hafiflemezdi.
Şimdi ay ışığı altında yere çömelmiş ağlayan ve dudağı kanayan kıza elini uzatmış bekliyordu. Yardımını kabul etmesini ve onu kurtarmasını bekliyordu. Ancak bu şekilde rahatlardı.
***
Tanıtımla sınırlı kalmayın. Kalemimizden çıkan kitabımızı merak ettiyseniz , sayfalarında tekrar buluşmak dileğiyle... ^_^