Ölüm, yaşam kadar gerçekti. Biri olmasaydı diğeri de olmazdı. Zıtlık içindeki zorunluluktu bu. Yaşamak, nefes almak neydi? Nefes almak, kanımın damarlarımda dolaşması yaşamak mıydı? Yoksa yanında sevdiklerin varken mi yaşardın? Hayır, ölüm daha gerçekti. Yaşamanın değerini sadece işin ucunda ölüm varken hatırlıyor, sımsıkı tutunuyorduk. Ölüm olmasaydı yaşamın değeri olmazdı.
Ben yaşamanın değerini anlamıştım.
Hayat, insanları bir an mutlu ederken bir an yerin dibine sokabiliyordu. Bazen kalkmak, omzundaki yükleri hafifletmekken bazen de omuzundaki yüklere biraz daha eklemekti. Bazen yanında birisi olur omuzundaki yükleri kendisine yükler acısını sana yansıtmazdı. Sen de canı yanmıyor sanırdın. Oysa o kadar canı yanardı ki... Yangınını dindirmek için okyanusa girer ama omuzundaki yükler o kadar ağırdır ki suda boğulur. Yavaş yavaş... Acı çeke çeke, içten içe ölürdü.
Ben içten içe ölenlerdendim.