"Ama şunu sakın unutma. Aşkın iki yüzü vardır, rüyalara benzer. Gecenin karanlığında, en büyük kabuslara şahit olabilirsin. Gündüzün aydınlığında, en güzel hülyalara misafir olabilirsin. Aşk iki yüzlüdür, sana hangi yüzünü göstereceğini yalnız gözyaşların bilir."
Avuçlarınıza bırakılan o bembeyaz gülün, size bu dünyada istediğinizi elde etme gücünü verdiğini düşünün. Aşkın ellerinizde yeşerdiğini, yavaş yavaş renginin solduğunu hayal edin...
O rüyalarındaki aşkı yaşamak uğruna, başka bir evrende yaşamayı seçen tek kişi.
Aslında aklımın almadığı bir hikayem vardı benim.
O gün o camiiye girip de onların kutsalı olan ezan sesinden rahatsız olduğumu söylediğimde bana nefret eder gibi bakan o adama günün birinde deli gibi aşık olacağımı bilmiyordum.
İşin komik yanı o adam da bunu tahmin dahi edemezdi.
Birbirinden ölümüne nefret etmesi gereken, tamamen zıt kutuplarda olan iki insan nasıl olmuş da bir araya gelmişti ki?
Dedim ya benim hikayem akıl almaz bir hikayeydi.
Dinine sımsıkı bağlanmış olan bir adama aşık olmak zordu. Hele de benim gibi hiçbir dine mensup değilsen daha da zordu.
Ama değiyordu. Onun tek bakışıyla karşılaşabilmek bile tüm bu zorluğa değiyordu...