Arsan Dolay etrafı göllerle çevrili Sayans Dağı'nın içindeki topraktan sarayında yeraltı hizmetkarlarından haber bekliyordu. Ateş gözleri karşısındaki işlemeli devasa tahta kapıdan bir salise bile ayrılmazken aslında baktığı toprak sarayının tahta kapısı değil , hırsla ve merakla beklediği haberin zihnindeki silsilesiydi. Tahtının yanında hizmetkarının titrek ve korku dolu nefes sesleri olmasaydı varlığını yok sayabilirdi. Hep böyleydi bu. Sarayının her yerinde emrine amâde zorunlu yeraltı hizmetkarları. Heybetli bedeninin iğrenç görünümlü kafatasını sağ tarafına çevirerek "Git" dedi. Korku içinde olan hizmetkar bu emri beklemişcesine önünde eğilerek kapıya yol aldı. Arsan'ın ateş gözleri kendisinin yarısı kadar olan gri, kül renginde ki bedene kaydı. Kendi bedeni de koca bi sönmüş yanardağı andırıyordu. Yarık yarık cildinin araları ateşti. Tıpkı gözleri gibi. Onu gören bi ademoğlu insan diyemezdi. Ancak bir ademoğluna benzeme yeteneği sadece kendisindeydi. Yeraltında sadece kendisine verilen bu yetenek Arsan'ı lider konumuna getirmişti. Lanetlenerek kapatıldığı yeraltında kendine ait sonsuz bir dünya yaratmıştı. Devasa tahta kapı aralandı. İçeri yarasa kanatlı, kül bedeni ve dazlak küçük kafasıyla baş hizmetkarı Taron girdi. Bekledigi haber gelmişti. "Alysia" diye fısıldadı. Bu fısıldama Toran'a Emir niteligindeydi. "Yarın gece burda olacak efendim. Herşey emrettiginiz gibi hazırlandı." Arsan'ın yüzünde tebessümvari bir ifade oluştu. Belki de ilk tebessümü.All Rights Reserved
1 part