Çoğu insan, etraflarına akşam karanlığının nasıl çöktüğünü fark etmez. Gölgelerin kalınlaşıp birbirleri içine sızmaya başladıklarının; birbirlerine karışarak, kaynaşarak, görünmez ellerini kenetleyip birleşerek etrafımızı kuşatmak için nasıl süzüldüklerinin gerçekten farkında değildirler. Kuşların ormanın zifiri köşelerinde sessiz yerlerine dönerek sabır ve iyimserlik içinde, sükunetle yuvalarını yaptıklarına nadiren dikkat ederler. Kuşlar benim sıkça gördüğüm gibi kabuslar görmezler. Güneşin daima doğacağına ve kara bulutların eninde sonunda kaybolup gideceğine inanırlar. Bildikleri her şey onlara miras kalmıştır. Bilgi ve tecrübelerini kendilerinden ayrıştırmazlar. Kim ya da ne olduklarını, neler yapabileceklerini bilirler; dolayısıyla huzurludurlar. Memnuniyetlerini ve kendine olan güvenlerini uçma şekillerinden anlayabilirsiniz.
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma indi öpücükleri. "Geldin ve beni dünyanın en mutlu adamı yaptın." Dudağımdan da öpüp alınlarımızı birbirine yasladı. "Seni çok seviyorum. Seni senden çok seviyorum."
Bu kez ben dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp ayrıldım. "Seni çok seviyorum. En az beni sevdiğin kadar seviyorum seni." Kollarımı boynuna dolayıp yüzümü boynuna gömdüm. Kokusunu içime çektim.
Çok özlemiştim.