Etrafı hüzün basmıştı.Göz yaşları yerde göl olmuştu.Sağ olan,aklını koruyabilen yoktu...Sondu bu her şey gibi,gözler açılmayacak kadar kenetliydi.Gerçekler kara kutunun içinde gizemliydi.Ne olmuştu?Kim sebep olmuştu?Mutluluğun ülkesine kim keskin bir bir bıçak atıp ortalığı kasıp kavurmuştu?Bu kalpler böylesine nasıl,söyle nasıl taş kesilmişti?Bu büyüyü kim bozmuştu? Biri birileri hep kötülüğü ister,seni uçurumun kenarına sessizce iter.Fark etmeden,fark edilmeden.Koruyan,kollayan hepsi birer birer diğerinin kölesi oluverir.Kime güvenecektik?Yoksa biz de mi bu karanlığın içinde zincirlere maruz kalacaktık?Sakinlik,evet eski günlerdeki gibi mutlu olmak?Peki neden?Herkes cidden mutlu mu olmak ister yoksa içindeki karanlığa mı gömülmek ister? Tüm olay burada başladı,insanların içindeki karanlığı fark etmesiyle.Hiçbir şey tam beyaz olmadığı gibi kalpler de öyleydi.Beyaz mı umuttu.Karanlıktan kurtarabilecek tek gerçek.Anton da o umuda tutunuyordu.Ama ne yazık ki çevresindekiler o umuda tutunamayacak kadar acizdi.Çünkü onlar içlerindeki karanlığın hazzını çoktan tatmışlar ve beyazın varlığını çoktan unutmuşlardı.Onlar kırılmaktan çok kırmayı tercih etmişlerdi.Peki Anton bununla baş edebilecek miydi yoksa o da mı karanlığın kurbanı olcaktı?All Rights Reserved
1 part