Bazen Hayata Küsmüş Bir Gülümseme, Bazen Onca Düşmeye Rağmen Kalkacak Kadar Güçlü Bir Ruhu Sevdi Küçüğü. Büyüğünün 'Onu' Sevmesini Bile Çok Sevdi. Ona Aşkla Gülümsemeyecek Dudakları, Aşkla Bakmayacak Gözleri Sevdi. O, İnsanlıkta Kalan Tüm Sevgiyle Sevdi Büyüğünü. Göz Yaşlarını Kendi Sildi, Düştüğü Her An Yerden Kendi Kalktı. O Karşılık Beklemeden, Çıkarı Olmadan Sevdi. O, Güneş'i Ölene Kadar Parlak Bir Şekilde Çok Sevdi, Güneş'i Ölünce Karanlıkta Sevdi. Dokunmak, Sarılmak, Öpmek, Hissettirmek İstedi. Hasta Olmasına Rağmen. Küçük, Şöminesi Olan Bir Odada Yanan Odunların Sesiyle Sarılmak İstedi. Kapalı Alanları Sevmemesine Rağmen, Büyüğünü Orada Sevmek İstedi. O Her Şeyi Unutup Sevmek İstedi, Unutturmasını İstedi. Fakat Unutmasa Bile Seveceğine Yemin Etti. Uzun Zaman Sonra Konuştuklarında Hastane Yatağında Uzanırken Onun Her Zaman Yanında Olacağına Söz Verdi. Sevmezken Bile Biliyordu Küçüğü, Büyüğünün Onda Büyük İzler, Yaralar Bırakacağını. O Konuşmadan Sonra İlk Defa Güldü. Abisi Doktorla Konuşurken Duymuştu, Ölüyordu. Ölene Kadar Seveceğine Yemin Etti. Ne Olursa Olsun, Her Zaman Yanında Olacağına Yemin Etti. Sırtındaki Örtüyle Sırtında Giderken Ki Kadar Yakın Olmak İstedi Her Zaman... Ama Bunları Bırakın, Tek Bir Şey Vardı. Küçüğü Büyüğünü Çok Güzel Sevdi. O Sevilmek Uğruna Sevmedi. O Sevmek İçin Sevmedi. Küçüğü Büyüğünü Çok Sevdi Çünkü, Büyüğü Çok Güzel Gülümsedi.
A Maybank and A Cameron? It's almost like a modern Romeo and Juliet. It's forbidden for them to be together. Could be the end of the world.
The stolen glances, the hidden feelings, the unspoken words, the secret meetings and the obvious hatred towards each other followed by constant conflicts and some hidden past that threatened them but there are always invisible strings tied and pulling them together no matter how hard the tides trying to pull and part them away from each other.