Ruhu kanser olan kız çocuklarına ve onları seven adamlara...
İnsan hayatı iki devirde oluyor. Biri çocukluğu, biri çocukluğundan sonrası. Hayatın gerçeklerini kavrayabildiğin an... Çocukluğuma dair pek bir şey yok. Hayatı tattıktan sonraki her şey zihnimde döner ama. Bir yel değirmeni gibidir bu. Yazmaya başlayıp, insanlardan soyutlandığım an hayatın gerçeklerini görmeye başladım. Ben gökyüzünde asılı duran bir gölgeydim. İnsanlar kuklalar, dünya sahne. İnsanlar birbiriyle oynardı, ben de onları izlerdim. Hayatın gerçekleri insanlardı. Kötülüğü ve iyiliği, barışı ve savaşı, kardeşliği ve düşmanlığı ortaya çıkaran insanlardı. Ben yazmaya başladığım an kendimi bir gölgeye çevirdim. Sonra kendime bir sahne kurdum. Kendi yönettiğim kuklalar yapıp oynadım, istediğimde savaşıp istediğimde barıştılar. Kötülüğün kökleri vardı toprağın altında, onu besleyen iyilikti. Ağacın gövdesi yalanlar, dalları insanların iskeletlerindendi. Boş bir arazide bir yel değirmeni rüzgara karşı ayakta, çürümüş bir ağaç sallanmaktaydı. Yel değirmeni döndü, döndü, döndü...
₪
"Bilirsin, vedaları sevmem ben. Ya giderim sessizce ya da izin veririm öylece gitmelerine."
"Dudaklarınla her bir kelime melodiye dönüşüyor"dedi. Saçımın bir tutamını kulağımın arkasına koydu.
"Seninle evrenin her yerinde sevişmeden senden ayrılmayacağım"dedi.
Poyraz ve Anka, rüzgarla dans eden ve gökyüzünde özgürce süzülen iki güçtür.
Poyraz, sert rüzgarıyla dünyayı sarar.
Anka ise her yangında yeniden doğar. Birinin gücü, diğerinin direncine güç verir; birlikte cehennemi cennete çevirirler.