Henüz bir yol arkadaşı yoktu ve bundan memnuniyet duydu. Doğrusu meraklı bir hanımın suallerine veyahut yol boyunca politikadan konuşacak beylerden gına gelmişti. Aydın'a giderken olabildiğince hazır olmaktı tek derdi. Ardında bıraktığı her şey bir bir karşısına çıkacaktı. Yalnız annesi ve o adam olmayacaktı. Annesinin hatırası zihnine üşüştüğünde yutkundu. Keşke son bir kez görebilseydi onu. Lakin artık olmazdı. Yıllardır o kadar uzaklaşmıştı ki annesinin akıbetini önemsememişti bile. Mektuplarını dahi o meşum haber geldikten sonra okuyuvermişti. Hayırsız bir evlattı, biliyordu. Pişmanlık boğazına ilmeğini geçirdiğinde bakışları pencereden dışarıya değdi. Bir kadın elinde küçük çocukla koşturuyordu. O hareketlilik sebepsizce ilgisini üzerine çekti. Korkunç görünümlü iki adam peşlerinden bağırıyor, karşılarına çıkan herkesi deyim yerindeyse çiğniyordu. Görüntü bakış açısından çıkana kadar pencereye eğildiğini fark etmedi bile. Sırtını koltuğuna dayayıp biraz önce gördüğü şey üzerine kafa yormamaya çalıştı. Kuvvetle ihtimaldir karı koca çekişmesiydi gördüğü, onu ilgilendirmezdi. Yere bırakmış olduğu valizini üst raflara yerleştirirken bu sefer de koridorda bir hengâme koptu. Ne olduğunu anlamak adına çıkacakken biraz önce iki adamdan kaçan kadın, paldır küldür içeriye daldı. Kadın nefes nefese kalmış; çocuğu sıkıca tutmuştu. Mavi gözleri heyecanından ötürü irice açılmış olan kadın nihayet konuştuğunda Murat'ı büyük bir çıkmazın içine sürükledi. "Lütfen bizi saklayın!" *** Yıllardır o şehir, bu şehir gezen ziraat mühendisi Murat, kendini tekrar bulmak adına bir kozaya sarmıştı. Niyeti geçmişten olabildiğince uzaklaşmak olsa da başına gelecekleri bilse yerinden kımıldamaz; işinin başına geçerdi...All Rights Reserved