Sır#1#Işıklar söndü,alevler parlamaya başladı.Her şeyin bitmesi için bir kıvılcım yetecekti...
"Nefes almıyor." Ellerim kana bulanmış bir şekilde öylece duruyordum.Midem bulanıyordu,kafamda sinir bozucu bir uğultu vardı.
"Orada öylece oturamazsın,gömmeyecek miyiz?" Sinirli,tanıdık bir ses kulaklarıma ulaştığında algılamakta zorluk çektim.Katil olduğuma inanmak istemiyordum...hayatımın geri kalanını bu vicdan azabıyla geçirmek istemiyordum.
"Hayır...hayır öyle olmayacak.Gidip teslim olacağım,bu...bu kadardı.Her şey bu kadardı Mark.Ben bir katilim,bu...buna dayanamıyorum" Ayağa kalktım.Başımda inanılmaz bir ağrı vardı,kafama bin bıçak saplanıyor gibiydi.Elimdeki kanları yanımdaki ağaca sürttüm ve toparlandım.
"Gidemezsin."Kolumdan sarstığı gibi yere düştüm,başımdaki ağrı bin katına çıkmıştı. "Yanlışıkla oldu...yanlışıkla oldu,değil mi?Suçlu değilsin.Şimdi onu gömelim ve ilk uçakta Florida'ya gidelim.Bizi bulamazlar...lütfen...beni bırakma."
Kollarımı ona sardığımda gücünü toplayıp beni kucağına aldı.Ağaçlardaki böceklerin uğultularından ne dediğini tam anlamıyordum ama bazılarını duyuyordum.
"Tamam....tamam şimdi gidiyoruz.Sen arabada bekleyeceksin.Ben halledip geliyorum.Sabah Florida'da olacağız.Iyi olacaksın,söz veriyorum."
Beni arabanın soğuk koltuğuna bırakıp gidişini izledim.1 kaç metre uzağımdaydı,bundan emindim.
Sonra kabus gibi olan gece beni parçalamaya devam etti...Araba...araba çalışmaya başlamıştı.Kim veya ne olduğunu tam olarak anlayamıyordum.Bedenim uyuşmaya ve titremeye başladı.Kendimi toparlamaya çalıştığımda buraya doğru çığlık çığlığa koştuğunu görebiliyordum...
"Maria!"
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti.
Tüm bunları ne bozabilirdi ki?
Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi.
***
"Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi.
"Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön."
"O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor."
"Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor."
"Bunu inanarak söylemiyorsun."
"Tabii ki inanarak söylemiyorum."
Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum."
Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.