"Bana öyle bakma Anka!" dedi. öyle bir bakıyordu ki, derinlerinde gizlide bir yerde burukluk barındırıyor, o buruklukla daha da anlamlaşıyordu bakışları. Rüzgar'ın yıllar yılı saklayıp ruhunu bütün çıplaklığı ile gören, sakladığı her yarayı her sızıyı satır satır okurcasına. Öylesine bir bakış ki dokunduğu her yarayı sarıp iyileştiriyordu. En çok... en çok da terk edilmiş o çocuk yanını iyileştiriyordu.
Güneş onun sesinde ki kıvılcımın ateşinin farkındaydı.
"Neden?" dedi usulca.
Rüzgar renkli tutamları bırakıp. Parmaklarının her seferinde uçarcasına dokunmaya can attığı tene kanat çırptı. Çenesini parmak uçları ile okşayarak tuttu.
Güneş'in teninin altında oluşan alev yavaşça bedenine yayılıyordu. Rüzgarın gözbebeğinden akan her duygu Güneş'in en derin algılarına kadar sızıp en mahrem duygularına kadar yayılıyordu Her geçen gün aralarında duygusal bir kör düğüm bağı oluşup, Şefkat ve merhametle bezenerek zehirli birer tohuma dönüşüyordu.
O zehrin barındığı , terkedilme, bırakılıp gitme korkusu...
"Alışırım." Alışırdı. Öyle korkuyordu ki Rüzgar birini hayatına almaktan. Ona alışmaktan ama en çok da kaybetmekten. Koca adam olmuştu ama yüreği hala çocuktu. Kimseyi sevmek istemiyordu, bu korkusu yüzünden. Tekrar öksüz kalmakla sinanamaktan. Öyle ki eşyalara, bir şehre, canlı veya cansız hiçbir varlığa zaafı yoktu.
Şimdi ise bu küçücük kız çocuğuna karşı koyamadığı, önene geçemediği bir tufana kapilmaktaydi. En büyük korkusu k açtığı yara kadar küttü. Rüzgar alışırım diyordu ya. Güneş zaten gidecekti o hergün yaşayarak öluyordu
Genç bir kadının yeniden varoluş hikayesine hazırmısınız?
Ceylan'ın yolu ormanının kralı Aslan'la kesişmişti Aslan Karasinar'la.
Bir oyun kurulmuştu içinde masumların zarar görmesinden zerre çekinmeyen bir tilki ve masumları canı pahasına koruyacak bir Aslan vardı. Peki sizce kim kazanır bu oyunu, gerçekten kötüler her zaman kazanırmıydı?
!! Yaş farkı içerir !!