Noona! Nereye gidiyorsun?" Nefes nefese konuştu. Kumral saçları rüzgarın etkisiyle hafiften arkaya uçuşmuştu ve saç diplerinden kaşlarına doğru inen ter damlaları bana yetişmek için koştuğunu belirtircesine parlıyordu. "Kaç kere daha söylemem gerekiyor? Noona değil Sunbae. Sunbae dedim, Sunbae! Bana aklına gelen her şeyi söyleyemezsin!" Ben boğazımı zorlayarak yüksek notalara çıkarken karşımdaki velet sanki komik bir şeyler demişim gibi sırıtıyordu. Bazen cidden akli dengesinin bozuk olduğunu düşünüyordum. "Noona..." Gözleri parlarken aegyolu sesiyle seslendiğinde gözlerimi devirdim. Şimdi ne yumurtlayacaktı bu çocuk? "Ne var Jungkook?" "Noona..." tekrar miyavladığında kaşlarımı çatıp kendimce sinirli -sinirlendiğim zaman tatlı olduğumu söylüyordu- bakışlarımdan attım. "Eğer sana aklıma gelen her şeyi söyleseydim..." derin bir iç çekti ve yüzündeki çocuksu ifade anlamlandıramadım bir şekilde değişti. Yıldızlar saçan gözlerinin yerini muzip bir parıltı kapladı. "Şu an karşımda değil altımda olurdun."